KategorilerMarmara

Marmara Denizi’ne hüzünlü bir bakış

Marmara Denizi, Çanakkale ve İstanbul Boğazları ile birlikte Türk Boğazlar Sistemi’ni oluşturan önemli bir ekolojik su yoludur. Ekonomik öneme sahip Atlantik-Akdeniz orijinli pelajik balıkların Akdeniz ve Ege’den Karadeniz’e beslenme amacıyla yaptıkları göçler esnasında konakladıkları ve yumurta bıraktıkları bir iç deniz olarak da tanımlamaktadır.

Marmara Denizi, İstanbul ve Çanakkale Boğazları'nın konumu.
Türk Boğazlar Sistemi: Marmara Denizi, İstanbul ve Çanakkale Boğazları’nın konumu.

Bir geçiş bölgesi olarak Marmara Denizi, Akdeniz ve Karadeniz suyunun etkisi altındadır ve bu durum Marmara Denizi’nde üst tabaka ve alt tabaka olarak ayrılan iki farklı yoğunluktaki su kütlesinin varlığına neden olmaktadır (Beşiktepe vd., 1994). Bu farklı su kütleleri sayesinde ekosistem yapısı da kendine has özellikler barındırmaktadır.Örneğin, İstanbul Boğazı yoluyla taşınan besin açısından zengin Karadeniz suları, Marmara Denizi’nin kıyı bölgelerinden kara kaynaklı besin girdileri ile daha da zenginleştirilmekte ve yüksek verimli bir üst tabaka oluşumuna neden olmaktadır (Tugrul ve Polat, 1995). Bununla birlikte, Çanakkale Boğaz’ından giren tuzlu ve oksijence zengin alt tabakayı oluşturan Akdeniz suları ise dip yaşamını ve biyoçeşitliliği desteklemektedir.

Marmara Denizi, sıcaklık ve tuzluluk değerlerinin su kolonu boyunca değişimi. Yüksek Lisans tezimde yer alan 2000 yılı Ağustos ayı çalışmasında CTD ile alınan verileri temsili olarak denizin kalıcı tabakalaşma durumunu göstermek amacıyla kullandım.

Ekosistem ve balıkçılık durumu

Nitekim, diğer denizlerimizden çok daha küçük yüzölçümüne sahip olmasına rağmen Marmara Denizi verimli bir denizdir ve Türkiye balıkçılığındaki payı (% 10-15) 2000’li yılların sonuna kadar Akdeniz ve Ege Denizi’nden yüksek seyretmiştir. Üzerindeki insan kaynaklı baskılar da düşünüldüğünde, bu denize ilişkin yapılacak her türlü değerlendirme, genel olarak ülkemizde denizel ekosistemler üzerindeki hem balıkçılık hem de iklim değişikliği dâhil diğer insan kaynaklı etkileri yansıtması bakımından önemlidir.

Marmara Denizi ekosistemi son 50 yıllık sürede oldukça önemli değişim ve dönüşümler geçirmiştir. Ekosistem durumundaki değişimler ve bu değişimlerin tetikleyicisi insan kaynaklı çevresel etkenlerle ilişkisi bütüncül değerlendirildiğinde, Marmara Denizi ekosisteminin biyotik ve abiyotik tüm veri kümelerinde önemli kaymaların olduğu saptanmıştır (Demirel vd., 2023a).

Marmara Denizi balıkçılığı 1970’li yıllardan sonra önem kazanmaya başlamış, büyük pelajik balık stokları, yani orkinoz, kılıç, kofana, torik gibi balıklar üzerinde bir av baskısı oluşurken ülke ekonomisine katkısı artmıştır. 1980’ler, ülkenin küresel ekonomiye entegrasyonunun başlangıcını işaret ettiğinden, Türkiye’nin moderniteye doğru gelişimi için önemli bir dönemdir. Nitekim, Marmara Denizi’nde karaya çıkarılan av miktarının sürekli arttığı bu dönemde, esas artış eğiliminin av gücünde gözlendiği ve balıkçı filosunun sadece sayıca değil teknik kapasite açısından da geliştiğini vurgulamak gerekir. Bununla birlikte, hem Marmara Bölgesinin hem de Türkiye’nin ekonomi ve nüfus açısından en büyük şehri olan İstanbul, 1980’lerde hızlanan sanayileşme ile güçlenerek ülkenin yeni megakenti olarak dönüşmeye başlamıştır. 1990’ların başında kentleşme, sanayileşme ve balıkçılığın Marmara Denizi’ndeki etkileri, artık gözle görünür hale gelmeye başlamıştır. 1990’lı yıllar, bu deniz üzerinde oluşan insan kaynaklı baskıların; yani kontolsüz şekilde aşırı avcılığın, iklim değişikliğine bağlı deniz suyu sıcaklığı artışının ve başta İstanbul megakenti ve İzmit Körfezi olmak üzere kirliliğin deniz ortamında giderek arttığı bir dönemdir.

Google Earth’ün timelapse uygulamasına göre 1984-2022 arası İstanbul ve İzmit Körfezi’nin yani Marmara Denizi’nin doğu-kuzeydoğu bölgelerinin şehirleşme durumları ve alansal genişlemeleri.

Marmara Denizi balıkçılığında kaybolan ve avcılığı %80’den fazla düşen balık ve omurgasız türleri de bu dönemde yoğunlaşmaktadır (Ulman vd., 2020). Kaybolan türlerin arasında bulunan büyük pelajik avcı türler ekosistemin dengesinin giderek bozulduğunun bir göstergesidir. Bu geçiş dönemi boyunca avcı türlerin ortamdan çekilmesi, küçük pelajik balıkların ve bentik türlerden derin su pembe karidesinin stoklarında artışa neden olmuştur. 2000’li yılların ortasından itibaren balıkçılık kaynaklarının veriminde ciddi düşüş olduğu görülmektedir (Demirel vd., 2020). Avcılık yapan tekne sayısında istatistiki olarak anlamlı bir değişim olmamasına rağmen birim çabada karaya çıkarılan av miktarında keskin düşüş, hem deniz suyu kalitesinin oldukça düşük olması hem de iklim değişikliğinin ilk etkilerinin fark edilir hale gelmesiyle günümüze kadar anlamlı bir azalış göstermektedir. 2010’lu yıllarda, iklim değişikliğinin deniz suyu sıcaklıkları üzerinde etkisi ciddi şekilde belirginleşmiş, bununla birlikte ilgili bakanlıklar tarafından Marmara Denizi için su kalitesi iyileştirme çalışmaları hız kazanmış ve kirliliğe neden olan değerlerde iyileşmeler gözlenmiştir. Tüm bunlara rağmen bozulan besin ağı dengesi, değişen tür komposizyonu ve devam eden aşırı avlanma nedeniyle, bu denizin canlı kaynakları ve biyoçeşitliliği açısıdan durumun kritik olduğunu ifade etmek gerekir. Marmara Denizi ekosisteminin enerji kapasitesi son otuz yılda önemli ölçüde azalmış ve ekosistem, insan kaynaklı baskılara karşı sürekli olarak kırılgan hale gelmiştir (Saygu v.d., 2023). Bu durumun hem doğal hem insan kaynaklı nedenleri vardır, Marmara Denizi’nin özel hidrografik yapısının ekosistem ve balıkçılık yönetimi için yapılan düzenlemelerde dikkate alınmamış olmasının ne kadar ciddi sonuçlar doğrurabileceği müsilaj oluşumu olaylarıyla açıkça görülmüştür. İnsan kaynaklı nedenlerin başında, özellikle pelajik balıkların endüstriyel balıkçılık tarafından yoğun şekilde sömürülmesi ve biyokitlelerinde azalma nedeniyle birincil üretimin, üst trofik seviyelere verimli bir şekilde ulaşamaması, dolayısıyla zayıf bir bentik-pelajik etkileşime yol açması söylenebilir.

Marmara Denizi balıkçılığının genel yapısı ve balıkçılığın 2000-2020 yılları arasındaki değişimi. A) Toplam avcılık ve avcılığın %90’ınını oluşturan 11 ticari tür, B) Av miktarının aktif balıkçılık yapan tekne sayısına oranı, C) Pelajik balıkçılıkta önemli türler ve avcılık miktarları, D) Demersal balıkçılıkta önemli türler ve avcılık miktarları. (Kaynak: Demirel v.d. 2023b)
Marmara Denizi balıkçılığının genel yapısı ve balıkçılığın 2000-2020 yılları arasındaki değişimi. A) Toplam avcılık ve avcılığın %90’ınını oluşturan 11 ticari tür, B) Av miktarının aktif balıkçılık yapan tekne sayısına oranı, C) Pelajik balıkçılıkta önemli türler ve avcılık miktarları, D) Demersal balıkçılıkta önemli türler ve avcılık miktarları. (Kaynak: Demirel v.d. 2023b)

Bugün, Marmara Deniz’nde ticari öneme sahip 48 balık ve 16 kabuklu türü olmak üzere toplam 64 türün avcılığı yapılmaktadır. Avcılığı yapılan tür sayısı yıllar içinde azalmaktadır. Nitekim son yıllarda, Marmara Denizi’nde toplam balıkçılığın %90’ını 11 tür oluşturmaktadır, bu türler; hamsi, istavritler, sardalya, palamut, lüfer, mezgit, tekir, kefal ve derin su pembe karidesidir (Şekil 1). Bu türler için yapılan stok değerlendirme analizi sonuçlarına göre; mevcut balıkçılık baskısı, sürdürülebilir balıkçılığın devam etmesini sağlayacak değerden çok daha yüksek bulunmuştur. Biyokütle değerleri çoğu stok için kritik derecede düşükken yalnızca karides biyokütle açısından iyi durumdadır, ancak üzerindeki balıkçılık baskısı oldukça yüksektir. Özellikle palamut, hamsi, sarıkuyruk istavrit balığı üzerindeki av baskısının çok yüksek olduğu bulunmuştur. Tüm türler içinde yalnızca sardalya orta seviye stok statüsünü korumaktadır. Sonuç olarak, Marmara Denizi’nde son 20 yılda demersal balıkların biyokütle değerleri beşte bir oranında, avcı pelajikler yarı yarıya azalmıştır; sardalya hariç tüm stoklar üzerinde yüksek avcılık baskısı ve aşırı avcılık durumu tespit edilmiş; berlam ve palamut stoklarının kritik biyokütle düzeyinde, tekir, mezgit ve lüfer stoklarının ise tekrar eski haline gelmesinin mümkün olmayacağı şekilde çökme tehlikesiyle karşı karşıya olduğu tespit edilmiştir (Demirel vd., 2023b).

Ekosistem yaklaşımlı deniz yönetimi

Bir ekosistemin direnci ve sağlığı barındırdığı canlıların birbirleriyle ve çevreleriyle ilişkileri yani besin ağı ve habitat yapısıyla ilişkilidir. Bu canlı grupları arasındaki dengenin insan kaynaklı etkilerle değiştirilmesi ve oluşan yeni sistemin direncinin düşmesi; ekosistem hizmetleri yani insanların denizlerden elde ettiği yararları aksatarak toplumsal, ekonomik ve yönetimsel sorunlara yol açmaktadır. Bu nedenle, ekosistemi ve üzerindeki baskıları dikkate alarak bütüncül değerlendirmeler yapılması ve bu değerlendirmeler sonucunda alınacak kararların tüm paydaşların katılımıyla gerçekleştirilmesi, yani “ekosistem yaklaşımlı yönetim” anlayışının benimsenmesi gereklidir. Marmara Denizi ekosisteminin mevcut durumu, sürdürülebilir deniz ekosistemlerinin, yerel ve merkezi yönetimler arasında ciddi bir işbirliği gerektirdiğini göstermektedir.

Yönetim süreçlerinde ekosistem yaklaşımına sahip uygulamalar benimsenmelidir. Bu kapsamda;

  • İklim değişikliğinin olası etkilerini göz önünde bulunduracak,
  • Bilimsel tabanlı iyi balıkçılık yönetimi pratiklerini benimseyecek,
  • Kentsel ve endüstriyel faaliyetlerle deniz ortamına verilen yükleri azaltmayı planlayacak,
  • Tüm baskı bileşenleri için kısa, orta ve uzun vadeli çözümleri sunabilecek,
  • Farklı paydaşların, bu karar alma süreçlerine katılımını sağlayacak bir ekosistem yaklaşımı Marmara Denizi acilen hayat geçirmelidir.

Kaynakça

Beşiktepe, S¸.T., Sur, H.I., ¨Ozsoy, E., Latif, M.A., Oǧuz, T., Ünlüata, Ü. (1994). The circulation and hydrography of the Marmara Sea. Progress in Oceanography, 34 (4): 285–334.

Demirel, N., Zengin, M., Ulman, A. (2020). First large-scale Eastern Mediterranean and Black Sea stockassessment reveals a dramatic decline. Frontiers in Marine Sciences, 7: 103. https://doi.org/10.3389/fmars.2020.00103

Demirel, N., Akoglu, E., Ulman, A., Ertor-Akyazi, P., Gül, G., Bedikoğlu, D., Yıldız, T., Yilmaz, I. N. (2023a).Uncovering ecological regime shifts in the Sea of Marmara and reconsidering management strategies. Marine Environmental Research, 183: 105794. https://doi.org/10.1016/j.marenvres.2022.105794

Demirel, N., Yıldız, T., Ulman, A., Zengin, M., Akoglu, E., Saygu, İ., Ertör-Akyazı, P., Gül, G., Bedikoğlu, D., Yılmaz, I.N. (2023b). Marmara Denizi ekosistemi ve balıkçılık kaynaklarının durumu: Müsilaj olayları ve sürdürülebilir balıkçılık için öneriler. In: Marmara Denizi’nin Müsilaj Sorunu, (Ed.) Albay, M., Istanbul Üniversitesi Yayınevi, Istanbul, pp. 221-236. E-ISBN 978-605-07-1284-1, 2023. https://doi.org/10.26650/B/LS32.2023.002.10

Kocataş, A., Koray, T., Kaya, M., Kara, Ö. F. (1993). A rewiev of the fishery resouces and their environment in the Sea of Marmara. Studies and Reviews General Fisheries Council for the Mediterranean, FAO, 64, Roma.

Polat, Ç., Tugrul, S. (1995). Nutrient and organic carbon exchanges between the Black and Marmara Seas through the Bosphorus Strait. Continental Shelf Research, 15 (9): 1115–1132.

Saygu, İ., Akoglu, E., Gül, G., Bedikoğlu, D., Demirel, N. (2023). Fisheries impact on the Sea of Marmaraecosystem structure and functioning during the last three decades. Frontiers in Marine Science, 9, 1076399. https://doi.org/10.3389/fmars.2022.1076399

Ulman, A., Zengin, M., Demirel, N., Pauly, D. (2020). The lost fish of Turkey: A recent history of disappeared species and commercial fishery extinctions for the Turkish Marmara and Black Seas. Frontiers in Marine Science, 7:650. https://doi.org/10.3389/fmars.2020.00650

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir